27 Nisan 2017 Perşembe

Pasaj IX



Tüm çocukluğu boyunca anne-babası kızacak diye sesini bile çıkaramayan bir çocuğun travmasını hiçbir kitap yazamaz.
Anlatsa bile yeterli gelmez bazı şeyler. Büyüse dahi değişmeyen şeyler olacaktır, hep vardır. Kimsesizliğinin ve güvensizliğinin yerini korku ve kitaplarla doldurmuştur. Birkaç satır da olsa karalamadan günü geçmez, kitapsız dolaştığı bir anı bile yoktur. Sessizliğe yönelmesi hep bundandır. Sarıldığı tek şey kelimelerin yakıcılığıdır. İçine küçükken yerleştirilen şiddeti bir şekilde susturmayı başarmıştır. Yoksa her an cinnet geçirmek için bir nedeni hep hali hazırda bulunmaktadır. Ama başaramadığı bir şey vardır, insanlar arasındaki konumu, genellikle silikliği seçer, görünmez olmayı ister, ne kadar az fark edilirse o kadar iyi, o kadar suç oranı azalacaktır sanki. Az konuşur, sadece ihtiyacı kadar yemek yer, düzensizdir, dağınıklığının bir anlamı vardır. Yalnızca ihtiyaç duyduğu kadar muhataptır dış dünyayla. En masum zamanlarında bile kendini suçlu olduğuna inandırmıştır, dünyaya gelmesiyle birlikte başlayan bir suç. Hâlbuki o istememiştir gelmeyi, direnmiştir de gelmemek için, ama zorla hayata döndürmüşlerdir. Hayata zorla getirilen insanların başka bir şeye dönüştüğü gerçeği vardır. Travmasının içine yerleştirdiği hazin hikâyesini kimselere göstermeye gerek duymaz, gösterdiğinde daha çok acıyacağını öğretmiştir artık zaman. Kendini hiç kimseye benzetemez, bir idolü yoktur, hikâyesini de yok saydığı gibi. Üstelik ne kadar yakınlaşsa da kimsenin hayatında yer etmesine müsaade edemez. Bahaneleri hep hazırdır ama anlatmaya üşenir.
Bizimki belki de tüm cinneti içimizde büyütmek, yoksa sakin görünümlü yaratıklarız. Dünyaya nur topu gibi bir cinnet getireceğim, kimin sebep olduğunun önemi yok. Mis gibi patlayacak içimle birlikte.
Yirmi Yedi Nisan İki Bin On Yedi 16:00
Nevin Akbulut

3 Nisan 2017 Pazartesi

Pasaj VIII


Kadere fazla inanmışım ya da onu yanlış anlamışım. Beni alıp, götürecek bir kaderi bekledim hep kederle, ama olmadı. Tümgün kendimi tedavi edip, akşamları da öldürmeye çalışıyorum. Sonra bir ışık geliyor, bir aydınlanma. Şimdi buraya bu fotoğrafı koyunca herkes mutlu sanıyor ya da sigara içen bir fotoğraf koysam hep sigara içiyorum zannediliyor, hep bu fotoğraftaki gibi yerleşiyorum zihinlere. Oysa ruhum dolaşıyor, yerleşik düzeni galiba artık sevmiyoruz. Ama öyle değil, yine de görünmeyen şeyler var mesela sigara içmediğim, içmemem gerektiği ve bunu dert etmiyorum tabi. Yazar olmanın tek şartı sigara içmek değildir elbette. Yukarıda söylediğim gibi hayalimdeki sigarayı yakıp, kendi yansımamın dudaklarına konduruyorum, belki gerçekten bir yansıma olur ve bir aydınlanma... Şimdi diye bu kadar çok konuştum ki bunca susarken?

Üç Nisan İki Bin On Yedi 12:00