6 Şubat 2018 Salı

Pasaj XI



Kendimi anlatmayı sevmem, çok önemli bir şey olmadıktan sonra anlatmam da, bilenler bilir. Yazılarımda genelde çoğulluk vardır ya da öyle üçüncü şahsı anlatmak gibidir. Belki ben en zor kendimi anlatırım, başkasını anlatmanın rahatlığı, olmayan bir şeye olan zaaf, vereceğin rahatsızlığı bir nebze olsun boşa çıkarır. Fakat uzun zamandır hiç böyle olmamıştım, hatta geçen sene yakalandığım diğer rahatsızlıklarımın dışında bayağı bir ilaç kullanmak zorunda kaldığım psikolojik rahatsızlığım zamanı bile. Hiçbir şey görmek istemiyorum çünkü duyduklarım ziyadesiyle kalbimi ağrıtıyor. Herkes birbirine saldırıp, üste çıkma derdinde, yobazlığın en ileri seviyesini yaşıyoruz ve maruz kalıyoruz. Kedilerimi bile beslerken, herkes yerini, sırasını bir güzel biliyor. Ama herkes en çok ben bağırayım derdinde, gürültü kimsenin umurunda değil. Kimsenin bir diğerinin fikrine saygısı yok, fikirler paylaşılmazsa ne işe yarar ki? Başkasının sözünü dinleyip, fikrini dinlemezsek, kendi fikrimizi nasıl dinletebiliriz ki? Sadece bunlar da değil, sapkınlık, sapıklık, çok acayip kötü şeyler oluyor, ruhum kaldıramıyor artık gerçekten gördüklerimi… Tek güzellik kitaplarda mı kaldı yani böyle şimdi? Akıl bunca soru işaretiyle boğuşurken, kalbin okuduklarını nasıl içinin güzel yerine konduracak? Bir daha güzel günler göremeyecek miyiz? Biraz erken değil mi hayata bunca küsmek için? Filler tepişirken, çimenler ezilirmiş, papatyalar ölürmüş, cılız hayvanlar can çekişirmiş. Bize de içimize çekilip, küçücük büzülüp, üzüntü ve utançtan mide bulantısı çekmek mi kalıyor? Güçlü zannedilen kişiler kavgaya tutuştuğunda olan da naif insanlara oluyor, çimen gibi ezilip gidiyorlar, gidiyoruz, hepimizin ruhlarında kapanmaz yaralar, kalplerimizde kara delikler oluşuyor. Ozon tabakası gibi büyük dertlerimiz var. Endişe; içinde bulunmak zorunda kaldığımız gerçeği tartamamak, inanamamak... Ama endişe kelimesi bile daha hafif kalır şu hissettiklerimin yanında. Kedi gibi sessiz sedasız uzaklara gidip, kaybolsam belki bu dünyada ruhum şâd olurdu…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder