27 Haziran 2016 Pazartesi

Korkuyu Beklerken

Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken'i gibi oldum şuan. Saat gecenin ikisine geliyor. Lavaboya kalktım. Sonra yatağıma geldiğimde odada kocaman bir böcek, sivrisinek de olabilir ama kocaman. Deli gibi oradan oraya koşuyor. Korktum, o deli gibi koştukça ben de deli gibi korktum. O kocaman iğnesiyle kesin beni sokacak, eminim. Hemen hâli hazırda bulunan yorganla her yerimi örttüm, üstelik bu sıcakta. Açık tek bir iğne deliği yer kalmadı, kalmaması lazımdı. İçimden "ey sivrisinek, hain planlarınla beni yiyemeyeceksin" dedim. Bir yandan da düşünüyorum; ya içerideki hava bana yetmezse, sahur vakti geliyor, o zamana kadar idare edebilir miyim bu kadar havayla? Keşke telefonumu içeri sızdırabilseydim, tüm bunları not alır, paylaşırdım. Böylelikle bana ne olduğunu öğrenirlerdi, benden sonraki nesillerin sonu böyle olmasındı.

Korkuyu asıl beklemek daha çok korkutuyor insanı, birdenbire olan şeylerde korkmaya zamanı olmuyor insanın. Bu davulcu da hâlâ gelmedi. İçerideki hava azalıyor. Gündüz düşündüğüm şeylerin şuan hiç bir önemi yok. Ne olursa olsunlar, ben hiç korkmamlar, aman ölsemler... Şimdi harbiden korkuyorum, it gibi. Yazık ama onlar korkmasın hatta kediler hiç korkmasın, çocuklar hele hiç. Gerçi insan büyüdükçe öğreniyor korkuyu da diğer tüm duyguları da... Küçükken daha çok yazılmamış defteriz ne yapmamız gerektiğini ne olması gerektiğini bilemiyoruz.
Oh çok şükür, yaşasın, annemin ayak sesleri, sahur hazırlığı için kalktı. Mutfağa gidiyor, alüminyum çaydanlığın sesi... Ama kalkamıyorum. Şimdi bir hamle yapıp aralasam yorganı azıcık, belki pusuda yatmış, burnumun ucunu sokacak kocaman iğnesiyle. Belki de şuan yorganın dışına sızan saçlarımı emiyordur.

Biraz daha zaman geçti, sonra Cem Karaca ikinci şarkısına başladı. Artık bunaldım ne hâlim varsa görürdüm herhalde, Cem Karaca'nın şarkısının verdiği cesarete dayanarak, kendimi cesur ilan ediyor ve yorgan elimde, yataktan Bismillah diye fırlıyorum. Kapıyı açtım, sineği hiç aramadı gözlerim. Koştum. Annem güzel annem, geberiyorum ya ben. Oh salonda sahur programı, yaşasın. Çay kokusu, mis...

Bizler büyüdükçe, cesaretimiz her geçen gün bir yerlerinden kırpılıyor, sağından, solundan.



 Yirmi Yedi Haziran İki Bin On Altı 02:40
Nevin Akbulut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder